Edirne Milletvekili Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu TBMM’de kabul edilen Uludağ Alan Başkanlığı kurulmasına ilişkin kanun teklifinde CHP Gurubu adına bir konuşma yaptı. Alan başkanlıkları adı altında yaygınlaştırılan uygulamalarla talanlara kapı açıldığına dikkat çeken Doç. Dr. Gaytancıoğlu Saros Körfezi için de böyle bir başkanlık kurulmasının dillendirilmeye başlandığına vurgu yaptı ve buna karşı olduklarını ifade etti.
Doç. Dr. Gaytancıoğlu konuşmasında şunları söyledi: “Doların yeşilini seviyorsunuz doğanın değil “Doğal sit alanı ve millî park olan Uludağ’a alan başkanlığı kurulmak isteniyor. Nedir sizin bu yeşil dostluğunuz ve bir de yeşile olan düşmanlığınız? Yeşil dostluğunuzu çok iyi biliyoruz, hem Amerikan emperyalizmine karşısınız hem de Amerikan dolarlarını çok seviyorsunuz! Yeşil düşmanlığına gelince, zeytinlikleri kaç kere buraya getirdiniz; en son geçen ay gündeme getirdiniz. Halk karşı çıkıyor; ‘Halk’ diye bir terim, kavram sizin aklınıza gelmiyor mu? Halkın istemediği bir şeyi niye getiriyorsunuz? Meraları külfet olarak görüyorsunuz. Bizde meralar anayasal olarak güvence altındadır. Yeşil olsun ki bakın, bugün yem sorunu yaşıyoruz. O sorunları çözebilmemiz için yemin bedava olması lazım. Meraları koruyalım, su götürelim, gübreleyelim diyoruz; siz, nerede mera bulursanız hazine arazisine çevirip orada sözde yatırımlar yapmaya çalışıyorsunuz, termik santraller kurmaya çalışıyorsunuz, verici istasyonları kurmaya çalışıyorsunuz, yolu oradan geçirmeye çalışıyorsunuz, ‘Organize sanayi bölgelerini oraya yapalım, nasılsa bedava arazi.’ diyorsunuz. Bu bedavacılığı, devletin malına çökmeyi lütfen bırakın.
Başka bir yeşillik; orman vasfını kaybetmiş arazileri ceviz ve badem arazisi olarak veriyorsunuz. İyi, güzel de altından hep yandaşlar çıkıyor; köylüler çıkmıyor nedense. Aklınızda orada yaşayan köylüler yok, hep yandaş şirketleriniz var. Kıyıları parsel parsel yandaşlarınıza verdiniz.Kıyıları yine, parsel parsel yandaşlarınıza verdiniz, vakıflar kurdunuz, bu vakıflar aracılığıyla buralarda faaliyetlerde bulunuyorsunuz. HES’ler yaptınız, bakın, kuralıkta can çekişiyoruz. ‘Yapmayın.’ dediler, ‘Karadeniz’in nehirlerine, derelerine gem vurmayın; aksın Karadeniz’e.’ dediler ama siz bunu dinlemiyorsunuz. JES’ler yaptınız, jeotermal santraller, yerin altını mahvettiniz; üstünde zeytin var, incir var, bunlar kurudu. Resmen doğaya çöküyorsunuz, çöküyorsunuz. Şimdi yeni bir çökme ve talan yöntemi buldunuz; alan başkanlığı yani talan başkanlığıyla aynı. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığını bir kenara koymak istiyorum çünkü orada uluslararası bir durum var zaten; İngilizler, Avusturalyalılar gibi. Orada çok bir faaliyetiniz yok ama sonrasında Kapadokya var, oraya da bir talan başkanlığı yaptınız, şimdi Uludağ’a bir talan başkanlığı yapıyorsunuz, doğa katlediliyor. ‘Yapmayın.’ diyor size halk, siz ısrarla, giderayak -Şurada ne kadar ömrünüz kaldı?- bu tip yasaları Meclise getiriyorsunuz, bir de özel yasa. Saros’u yandaş vakıflara talan ettirmek istiyorsunuz.Peki, devletin kurumları sizin neyinize yetmiyor, niye işinize gelmiyor? Millî Parklar Genel Müdürlüğü var, belediyeler var, Orman Genel Müdürlüğü var; bunların bakanlıkları var, bunların mevzuatları var.
Şimdi bir de Saros’a da alan başkanlığı yapmak istiyorsunuz. Dünyanın kendi kendini temizleyen bir körfezine, tabii, her yere ruhsatlar veremiyorsunuz, onun yerine “Alan başkanlığı yapalım, il özel idarelerini baypas edelim, belediyeleri baypas edelim; buraları istediğimiz şekilde, istediğimiz yandaşlara veririz.” Zaten halka rağmen, bilime rağmen, hukuka rağmen Saros’u talan ettiniz. Gökçetepe’yi ‘TÜRGEV’ denilen bir vakfa verdiniz, orada bütün bakanlarınız, milletvekilleriniz geliyor, gençler geliyor ama nedense her genç gelemiyor çünkü Çevre Bakanlığından tahsisli, beşer günlük, birer haftalık sürelerle sizin gençleriniz geliyor. Her gence, sınava giren başarılı olmuş gence niye böyle bir olarak sağlamıyorsunuz, niye kurayla belirlemiyorsunuz oralarda? Yine, Vakıf Sahili’ni bir yandaşınıza verdiniz, TÜGVA’ya verdiniz. Ya, soru önergesi veriyoruz.‘Duyuyoruz.’ diyoruz, ‘Vermişsiniz.’ cevap vermiyorsunuz. Sözlü olarak bize söylüyorsunuz: ‘Evet, yedi artı on üç yıllığına TÜGVA Vakfına verdik.’ Niye cevap vermiyorsunuz, niye böyle yandan işler yapıyorsunuz? Siz doğaya resmen çöküyorsunuz. Giderayak talan yasaları getiriyorsunuz Doğayı biz gelecek nesillere bırakmak zorundayız. Bu topraklar bizim ama gelecekte de torunlarımızın, onların çocuklarının, torunlarının olacak. Türkiye Cumhuriyeti var olacaksa insan gücüyle ama doğa gücüyle, toprağıyla üreterek ve hakça bölüşerek olacak. O nedenle bu tip yasaları giderayak getiriyorsunuz ama biz zaten iktidara yakında geleceğiz, bunların hepsini değiştireceğiz, bu talan başkanlıklarına da son vereceğiz. Halkın istediği, bilimin istediği, hukukun istediği olacak.”
