Yiğidi öldür ama hakkını teslim et.
Güzel bir sözdür benim için anlamlı ve gerçeği anlatan.
Her şeye rağmen kötü olarak lanse etmek ne kadar gerçekçi acaba.
Doğru yapılanı da kötü olarak anlatmak pekte gerçekçi olmuyor inanın.
Siyasette oyun kurucuların herkesi mutlu etmeleri imkansız.
Cesaret hırs etrafını mutlu etme çabası hepsi aynı heybede gelecek kaygısı üstüne çabası.
Hakkını vermek lazım doğruların gerçeklerin ve de siyasetçilerin,
Kızıyoruz çukurlara, bozuk yollara, bulanık akan sulara, sel baskınlarına, birisinin cesaret edip başlaması lazımdı gerçekten.
Kızarken yöneticilere kendimize de çuvaldızı batırmamız gerekir mi acaba?
Birazda muhtarlara, site yöneticilerine, fazla daha rant için müteahhitlere, mimarlara kızmamız sorgulamamız gerekmiyor mu.
Sığınakları depo dükkan yapan plan değişikliklerine göz yumanların hiç mi suçu yok bu yaşadıklarımızdan.
Etrafımızda toprak bırakmayan ağaçların etrafına bile beton kaldırım yapanlara ne demeli.
Asansör zorunluluğunu yangın merdivenlerini mecburiyetini göz ardı ederek harç karşılığı projeden çıkaran müteahhitlere ne söylemeli.
Bina altı sığınak ve oto parkları bedel karşılığı projeden çıkaran mimar ve mühendislere ne demeli.
Mahallenin sorunlarını dertleri önemsemeyen çözüm aramayan muhtar ve azalarını nasıl anlatmalı.
Her şey belediye binasından görülmüyor inanın siz anlatmaz, aktarmaz ,söylemez ve gidip haykırmaz iseniz duyulmuyor hiçbir yerden.
Toz duman çukur bozuk yolar defalarca kazılan yollar hepsi son dönemde gördüklerimiz.
Bir dönem bunlar yaşanacaktı bizlere kısmet oldu önemli olan uzun yılar kalıcı olmalı yapılanlar.
Seçimlerden sonra tekrar sil baştan yaşamayalım.
Beklide Sn RECEP GÜRKAN’dan alt yapıyı çözen kişi olarak bahsedeceğiz ilerleyen yıllarda ya da şimdi yaşadıklarımızı tekrar yaşayacağız toz duman, kazılan yollar, çukurlar tekrar alt yapı çalışmaları bilinmez.
Ama benim tercihim inşallah bir daha yaşamayız uzun yıllar belediye başkanını da bu problemi çözen insan olarak hatırlarız.
Boşa harcayacak paramız yok.
Belediye başkanı diğer kalıcı eserleri ile hatırlanacak gelecekte şimdi çok dikkat etmesek de en önemlisi ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ.
Sadece rahat sıkıntı çekmeden yaşamak istiyoruz bu şehirde o kadar basit.
Seçtiğimiz yöneticiler de bunu sağlamakla mükellef,
Dedik ya doğruları da söylemek gerekir her zaman.
Yanlışları da anlatmak doğruluktur.
İşyerinden çıkan fazlalıkları poşetlere doldurup hazır halde bekletmeyip kapının yan tarafına gelişi güzel bırakanlara mı kızacağız yoksa belediye hizmetlerine mi?
Sığınakları bodrum ve dükkan yapanlara mı yoksa belediye yetkililerine?
Mahallenin eksikliklerini takip etmeyen muhtarlara mı yoksa belediye ye mi?
Bir yemek, termal kaplıcalarda yapılan tatiller hizmetin önüne geçerse o telefon çalışmıyor eksikler iletilemiyor belediyeye ne yazık ki.
Daha fazla kazanmak uğruna yapılan fiyat oyunları yapanlara mı kızmalıyız yoksa zabıtaya mı?
Denetimleri yapamayan zabıtaya vergi dairesi yetkililerine kızalım da bizim suçumuz yok mu ne dersiniz?
İşte çuvaldız hikayesi burada devre giriyor.
Kuralına göre oynarsa herkes oyunu bütün sistem daha sağlıklı ilerleyecek bu harika şehirde bilesiniz.
Bu şehirde kaç tane belediye başkanı geçti ve görev yaptı biliyor musunuz hiç bilmiyorum inanın.
Onlar zaten resmi kayıtlarda mevcut.
İz bırakanları sorarsanız birkaç tane sayabilirim,
Ama önemli olan belediye binası girişinde büstü olan ve halkı orada karşılayan
DİLAVER BEY olabilmek.
Bu şehir hala onun temelini attığı belediye hizmetleri ile yaşıyor.
Bütün şehir suçluyuz aslında sınırlarımızı bilmediğimiz için, görevlerimizi yapamadığımız için, birbirimiz anlamaya çalışmadığımız için,
Yapmamız gerekenleri yapmayarak yükü başkasının üstüne atmayı maalesef çok seviyoruz.
Bu seçimlerde sadece belediye başkanı üzerinde odaklanıyoruz belediye meclisine göndereceklerimiz önemli.
Parmak sallayanları, iş takibi yapanları, ihale alanları, aradan ayıklamak gerekiyor ne dersiniz.
Kendi kaderimizi kendimiz yazalım ve yaratalım. Kısaca çuvaldız meselesi işte.
