Parti yönetimi taraf olma zorunda mıdır yoksa süreci sağlıklı yürütmekle hükümlümüdür.
Acaba hangisi?
Parti yöneticileri ulusun istekleri istikametinde hareket etmekle mükelleftir.
O zaman ana muhalefet merkez ilçe yöneticileri il genel meclisi üyelik seçimlerinde taraf olma zorunluluğunu neden hissetti.
Açın kapıları koyun sandıkları ortaya ulus bireyleri kimi görmek istiyorlar ise,
İl genel meclisine, belediye meclisine, belediye başkanlığına ön seçim ile tespit etsinler.
Koordinasyon görevi yapan seçilmişler taraf olmaktan kaçınmalı.
Beş yıl seçildikten sonra sesi soluğu çıkmayanları tekrar oraya seçtirmek için yapılan çabalar beyhude.
Bırakalım isterseniz demokrasi çalışsın.
Yoksa seçimlerde çalıştıracak kimse kalmayacak.
Hata üstüne birikerek devam ediyor.
Tekrarlamakta fayda var ön seçim sandığını ortaya koyun olay bitsin
dostluklarınız hayatta devam etsin fakat hizmet etmek isteyenlerinde yolu açılsın.
Yukarıdan aşağıya güç kullanmak çok tehlikeli olmaya başladı toplumda gerilim artıyor
Demokrasilerde toplumun talepleri önceliklidir yöneticilerde bunlara yol açmak çabası göstermek için o makamlara seçilirler.
Kabul etmemiz gerekir koltuklar geçici süre için verilir hayat boyu oturmak için değil.
Tekrar hak edilmek içinde hizmet vermeniz gerekir.
Hadi gündemden bir soru.
İl genel meclis üyeleri,
Edirne peyniri/Ezine peyniri konusunda hangi çalışmaları yaptılar ben duymadım sizi bilemem.
Yakında ciğerde elden gidecek hatırlatması.
Kavala kurabiyesini İzmir/Çeşme sahiplenecek
Koruyamaz isek elimizdeki tarihi değerleri kaybetmeye elimizden uçup gitmesine seyirci kalmaya devam ederiz.
Köylerden şehre yaşanan göç üzerine ne çalışmalar yaptınız?
Sıraladıkça çoğalır bu sorular satırlar boyunca.
Geziler güzel ama icraatta gerekli.
İşte bu yüzden parti yöneticileri taraf olmaktan kaçınmalı.
Koordine görevi yapmalı.
Kendilerini seçen parti üyelerine haksızlık yapmamalı.
Seçilenler ulustan daha yüksek bir yerde oturmuyorlar aslında ama anlamıyorlar ya da anlatamıyoruz bilinmez.
Ne zaman anlıyorlar biliyor musunuz?
Makamdan ayrıldıktan, koltuktan kalktıktan sonra ya da yeni seçim zamanı gelince.
Halbuki konu gayet basit seçilince hayatta ve yaşam biçiminde hiçbir şey değişmiyor sadece seçilenler değişiyor.
Yapılan büyük yatırımlar seçilenlerin en büyük kozları fakat ulusun hayatını direkt olarak etkileyemediği zaman hiç cazip gelmiyor.
Gösterişli yatırımlar günlük hayatı kolaylaştıramıyorsa değersiz hale geliyor şehir sakinlerinin gözünde.
Ulaşımın rahat olması, kullanılan yolların bakımlı olması, İçme suyunun maliyeti ve kalitesi,
İşte bu küçük şeyler her şeyin önüne geçiyor hemen.
Şu tarafından bakabiliriz olayın gidiş şekline ‘’BÜYÜK’’ her zaman önde olamıyor ‘’KÜÇÜK’’birincil öncelik haline geliyor.
Şehir sakinleri sade yaşamak için çalışıyorlar sabah evden çıkınca rahat yürümek, nefes alabilmek en doğal hakları bence.
Dev reklam panolarında bulunan muhteşem görseller günlük meselelerin önüne geçemiyor ve unutturmuyor.
Kapı tokmaklarına asılan 40 yıl hatırı olan paketlerinde bir değeri bulunmuyor.
9.5 yıl yapılamayanları son altı aya bırakınca her taraf kargaşa yumağı halinde duruyor.
‘’TAMAM ARTIK YETER’’ cümlesinin zerafeti çok büyük tabi anlayana.
Çok ‘’BÜYÜK’’ İŞLER YAPABİLİRSİNİZ ‘’ fakat ‘’KÜÇÜK İŞLER’’her zaman öne çıkar.
Prangalardan kurtulmak istiyor bu şehir demokrasinin işlediği, özgürce paylaşabildiği, seçerek görev verdikleri insanların işlerini yapmalarını, hakkını korumasını.
Çok fazla bir şey istemiyor kısaca.
