Bilindiği üzere Bulgaristan’ın Rodop ve Rilo Dağlarının altından doğan ve şehrimizden de geçen Meriç ve Tunca Nehirleri Edirne tarımına çok yararlı oluyorlar. Çocukluk çağımın büyük bir bölümünün Edirne’nin inci gerdanlığı olarak kabul edilen, bu iki harika güzellikteki nehirlerimizin kıyılarında geçti. Arkadaşlarımız ile nazlı, nazlı akan bu iki nehrimizin kıyılarında balık tutuyor, bol oksijen alarak hoş bir zaman geçiriyorduk. Bu uğraşımız nedeni ile de sigara, içki gibi kötü alışkanlıklardan uzak kalmayı başardık.
O yıllarda bu iki nehrimizde sular çok boldu ve nehirlerin yataklarını doldurarak büyük bir coşku ile akarken, kıyılarında piknik yapmaya gelen Edirnelilere de büyük bir huzur veriyorlardı.
Ya şimdi? Bu iki nehrimizin durumu içler acısı ve yürek yakan bir görünüm sergiliyor. Son bir iki aydır bu nehirlerimizin üzerindeki köprülerimizden geçerek yataklarını inceleme fırsatı buldum. Nehirlerimizin yatakları su yetersizliğinden kuruyarak pis kokulu çamur ortaya çıkmış. Çevre bilincinden yoksun kimseler ise; eski oto lastiklerin, plastik eşyalar gibi bazı çöpleri nehirlerin yatağına atarak, Edirne’mize çok güzel bir doğal zenginlik kazandıran bu iki nehrimize kötü bir görünüm kazandırmışlar.
NEHİRLERİMİZİ ÇOK KÖTÜ BİR KOKU KAPLAMIŞ
Bilindiği üzere bu nehirlerimizin kenarlarında tarım ve sebze üretimi yapılan tarlalar ve bahçeler bulunuyor. Tarım derken; Merkez İlçeye bağlı Yeni kadın ve Eski kadın köylerinin geniş orandaki çeltik, ayçiçeği, buğday üretilen tarlaları ile Edirne’nin Karaağaç semtindeki bahçelerde yoğun bir sebze üretimi yapılıyor. Bu amaçla ise; tarla ve bahçeleri sulamak amacı ile Tunca ve Meriç nehirlerinin sularından yararlanılıyor. Ancak, son yıllarda Bulgarların ULUSLARARASI SU ANLAŞMALARINA uymadıkları ve yeterli suyu (Saniyede 500 M3) Türkiye’ye vermemeleri, bize vermedikleri suyu da sudan bir gerekçe uydurarak, havaların yağışsız ve kurak geçtiğini söyleyerek geçiştiriyorlar.
Aslında Bulgar komşularımız, bu iki nehrin sularını kendi topraklarında inşa ettikleri çok sayıda baraj ve göletlerde toplayıp, kendi sulama işlerinde kullanıyorlar. Bu nedenle Bulgar’lar bizim nehirlerimizin yataklarının kurumasına ve üretimimizin yok olmasına neden oluyorlar.
Diğer taraftan, özellikle Tunca nehrine Edirne İl Merkezi ile Merkez İlçe köylerinin kanalizasyonları akıtılıyor. Nehirlerde su bulunmayınca bu kanalizasyon atıkları nehir yatağında birikip kuruyarak, çevreye çok kötü bir kokunun yayılmasına neden oluyor ve insan sağlını tehdit ediyor. KÖPRÜLERİN ÜZERİNDEN GEÇEN YAYA VATANDAŞLAR DA BU KOKUYU CİĞERLERİNE ÇEKEREK , KİRLİ HAVADAN KISMETİNİ ALIYORLAR.
BU ÇOK ÖNEMLİ SORUN BULGAR YETKİLİLERİ İLE GÖRÜŞÜLMELİ
Diğer taraftan Uluslar arası Su Anlaşmaları ile (Saniyede 500 M3) SUYU HAK ETMİŞ OLAN Türkiye’nin Bulgaristan ile yapılacak bir Protokol Toplantısı ile bu anlaşmanın varlığını ve bunun uygulanmasının gerektiğini Edirne Valisi Sayın Hüseyin Kürşat Kırbıyık’ın Bulgaristan yetkililerine hatırlatması ve Su Anlaşmasının YERİNE GETİRİLMESİNİ Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına istemesi gerekiyor.
Şanver ORUNÇ
Araştırmacı Gazeteci Yazar
Sürekli Basın Kartı Sahibi- EDİRNE